Tomašica: Sırp katliamının unutulan yüzü
11 mins read

Tomašica: Sırp katliamının unutulan yüzü

2013 yılında ahalinin ihbarı üzerine olay yerine gelen polisler 70 günlük bir süre zarfında 10.000 metrelik bir alan kazdılar. Polisler kazıların başladığı ilk günlerde II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’nın en büyük toplu mezarının üstünde durduklarından habersizlerdi.

Yapılan kazılar sona erdiğinde 435’ten fazla Bosna vatandaşının cesedine ulaşıldı. Daha önce gömülmüş olan cesetlere birden fazla kez müdahale edilmesi nedeniyle yalnızca 274 kişinin kimliği tespit edilebildi. Toplu mezarın keşfi ve ardından mezardan çıkarılması, Sırp Cumhuriyeti Ordusu Genelkurmay Başkanı Ratko Mladić’in Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (ICTY) yargılanması ve mahkum edilmesinde çok oldukça etkili oldu. Yasal işlemler 9 yıl süren bir yargılama sürecinin ardından ancak 2021 yılında sonuçlanabildi. Buna rağmen, mezar alanı bugün, yerini ve orada işlenen savaş suçlarını diri tutan hafıza alanı olmaya devam ediyor.

1992’de Bosna’da savaşın patlak vermesinden önce Tomašica toplu mezarının bulunduğu yer, Ljubija Madencilik Şirketi tarafından işletilen bir demir madeniydi. Madenden çıkan atıklar Prijedor’da işlenen savaş suçlarını örtbas etmek için kullanıldı: 9 metrelik kil ve kaya, 2013 yılına kadar Tomašica’da gömülü olan yüzlerce kişiyi saklamak için kullanıldı. Bölgede bir toplu mezar olduğuna dair şüpheler hep vardı Fakat hem 2004 hem de 2006’da aramalar yapılmasına rağmen ancak 34 ceset ortaya çıkarılabilmişti.

Gerçekleştirilen kazılar, buluntular hem bölge halkının anlatıları hem de çıkartılan cesetlerin burada daha büyük bir toplu mezarın varlığına işaret etmesinin ardından devam ettirildi. Günlerden bir gün köylüler kentin yakınında bulunan bir göldeki suyun günden güne karardığını ve kötü kokular saçmaya başladığını fark etti. Derinliği 40 metreyi aşan bir su kütlesinden nasıl ya da neden kötü bir koku yayıldığı onlar için belirsizdi. Çevrede yaşayan eski sakinlerin tamamı sorguya çekildi. Sorgular sırasında Bosna Savaşı sonrası kayıp olan kişilerin bulunabileceği olası yerler hakkında sorular soruldu, ancak sorgulananlar bu toplu katliamların gerçekleştiğini reddetti. Yetkililer hala Tomašica madeni yakınlarında bir toplu mezar olduğuna inanıyordu çünkü Prijedor belediyesinin dış bölgelerinde yaşayan Bosnalı Hırvatlar, isimlerinin gizli kalması koşuluyla, savaştan kalma toplu katliam ve mezar söylentileri duyduklarını bildirmişlerdi.

Bu şüphe, cinayetlerin örtbas edilmesine katılan eski bir Bosnalı Sırp askerin Tomašica Toplu Mezarı’nın yerini Bosna Kayıp Kişiler Enstitüsü’ne açıklamasıyla doğrulandı.

Tomašica toplu mezarının oluşturulması ve örtbas edilmesinde sivillerin dahli ve suç ortaklığına işaret eden kanıtlar bulunmakta. Mezarın genişliği ve derinliği, bu büyüklükte bir çukur oluşturmak için ağır makinelerin kullanıldığını göstermekte ve bu suçların sistematik olarak işlenmesi için çok sayıda kişinin katıldığı büyük bir operasyonun gerekli olduğunu düşündürmekte. Bölgede yaşayanlar toplu mezarın bulunduğu yere sadece 300 metre mesafede yaşamasına rağmen, mezarın varlığı hakkında hiçbir şey bilmediklerini iddia ediyorlar.

Balkan Geçiş Dönemi Adaleti tarafından 2014 yılında yayınlanan bir makalede, sorulduğunda, bölgedeki tek bir Sırp sivil bile Tomašica toplu mezarının keşfi hakkında yorum yapmaya yanaşmamıştı. Bosna’daki savaşın sona ermesinden bu yana böyle bir konudaki sessizlik alışılmadık bir durum değil. Savaş sonrasında, işlenen suçların tanıklarının sessiz kalmaları için korkutuldukları hatta bilgi verdikleri için öldürüldükleri pek çok vaka mevcut. Dahası, Bihać Üniversitesi profesörlerinden Mujo Begić’in Balkan Geçiş Dönemi Adaleti’ne yaptığı açıklamada olduğu gibi “hiç kimse ulusuna ihanet etmek istemez…”

Tomašica’nın uzun yıllardan sonra keşfedilmesinin ardından, başlangıçta 1.000’den fazla kişiyi barındırması bekleniyordu. Bu rakam uluslararası medyada geniş bir şekilde yer aldı, ancak mezar açma işlemleri sona erdiğinde 435 cesede ulaşıldı. Fakat burada 1990’larda faillerin savaş suçlarını örtbas etme çabasıyla Tomašica’dan 350’den fazla cesedin çıkarıldığı ve Jakarina Kosa gibi ikincil mezarlara yeniden gömüldüğü gerçeğini hesaba katılmamıştı.

Mezardaki cesetlerin çoğu parçalanmıştı ve farklı seviyelerdeki çürüme ve diğer belirtiler sistematik mezar soygunu yapıldığına işaret ediyordu.

Sırp savaş suçu faillerinin kurbanlarını kazıp çıkardıklarını ve vücut parçalarını çeşitli ikincil ve üçüncül toplu mezarlara dağıttıklarını artık biliyoruz. Bu koşullar ailelerin sevdiklerinin kimliklerini tespit etmelerini son derece zorlaştırdı, birçoğu aile üyelerini tanımanın bir yolu olarak kurbanın üzerindeki kişisel eşyalara güvenmek zorunda kaldı. Tomašica’da edinilen deliller sayesinde “Bosna Kasabı” Ratko Mladić’i insanlığa karşı suçları da içeren 10 ayrı suçtan yargılanabildi.

Tomašica Toplu Mezarı’nın incelenmesi, yüzlerce Boşnak’ı öldüren VRS failleri hakkında rahatsız edici gerçekleri ortaya çıkardı. Adli bilimciler cesetlerin Tomašica’dan çıkarıldığını ve ilk olarak gömüldükten sonra ikincil bir toplu mezar alanına taşındığını kanıtlayabilmişlerdir. İkincil mezarların, ölüleri siviller yerine askerler olarak maskelemek amacıyla silahlı çatışmaların yaşandığı bölgelere kasıtlı olarak yerleştirildiği de doğrulandı. Böylece Sırpların ayrıntılı bir örtbas çalışmasının parçası olarak hareket edildiğini gösterdi. Her iki toplu mezardaki cesetlerin kesilmesi, bir kez daha ağır makinelerin, tek tek değil sistematik olarak taşınan cesetleri birincil mezardan çıkarmak için kullanıldığını kanıtladı. Tomašica ve Jakarina Fosa’daki cesetler bir araya getirildiğinde toplam sayının 604 kişiye ulaştığı kesinleşti.

Adli analizler, 2000’li yılların başında adli tıp tekniklerindeki teknolojik ilerlemeler sayesinde Tomašica ve çevresindeki ikincil mezarlarda bulunan kurbanların sivil kimliklerinin belirlenmesinde çok önemliydi. Bosna Kasabı’nın ICTY’deki duruşması sırasında avukatı, toplu mezarlardaki kurbanların savaş kurbanları olduğu iddiasını temel savunma argümanı olarak kullandı. Adli patolog Dr. John Clark’ın duruşma sırasında kurbanların silahlarla ateş edilmesi olduğunu ifade etmesiyle bu iddia da çürütüldü.

Yargılama Dairesi’ne “293 tam veya büyük ölçüde tam cesedin %97’sinde ateşli silah yaralanması olduğunu” bildirildi. Analiz sonuçlarına göre mağdurların %45’i ensesinden, %27’si ise başından vurularak öldürüldü. Adli tıp uzmanları bulguları “savaş kurbanları” için “alışılmadık bir özellik” olarak kabul edildi. Zira bu tip ölüm şekilleri, kurbanların savaşta değil, toplu infazda öldürüldüklerinin en bariz kanıtı idi.

Tomašica’daki kurbanların %95’inden fazlası Boşnak’tı. ICTY, kurbanların etnik kökenlerini ve geçmişlerini tespit etmek için mezardan toplanan kişisel eşyaları inceledi. Eşyaların birçoğu Saraybosna İslam Cemaati’nin resmi evraklarının yanı sıra muskalar, tespihler ve Kuran-ı Kerim nüshaları gibi eşyaları içeriyordu.

TOPLUMSAL UZLAŞI VE HAFIZAYI DİRİ TUTMA SORUNU

O zaman şu soru ortaya çıkıyor: Bu tür şiddet suçlarının işlendiği kanıtlandıktan sonra bir toplum kendini nasıl yeniden inşa edebilir? Vilnius Üniversitesi’nde Siyasi Davranış ve Kurumlar ve Uluslararası İlişkiler Profesörü olan Lina Strupinksiene, 2013-2014 yılları arasında “‘Uzlaşma nedir ve henüz var mı?” başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalede, özellikle Bosna’daki savaşın ardından Prijedor’da uzlaşmanın bütüncül bir görünümünü elde etmeye odaklandı. Özellikle “topluluk düzeyindeki deneyimlerle” ilgilenmiş ve çalışmasının temeli olarak 64 mülakat gerçekleştirdi.

Görüşülen kişilerin 39’u erkek, 25’i kadındı ve yaklaşık %60’ı Bosnalı Sırp, %35’i Bosnalı Müslüman ve %5’i Bosnalı Hırvat idi. Strupinksienes’in araştırması, görüşmelerini Tomašica toplu mezarının keşfinden hemen önceki ve sonraki aylarda gerçekleştirdiği için çok önemli bir zamana denk geldi.

Uzlaşmanın gerçekte neye benzediğine gelince, katılımcıların çoğu, topluluk üyelerine “iyi bir komşu olmak” ve “yan yana normal hayatlar yaşamaya çalışmak” şeklinde cevap verdi. Uzlaşma fikrine ulaşmak için katılımcılar işleyen devlet kurumları ve güçlü bir hukukun üstünlüğünün şart olduğunu belirtmiştir. Özellikle insan haklarının korunması ve eşitlik, ayrımcılık yapmama ve hoşgörünün desteklenmesi konusunda endişeliydiler.

Toplumsal hafızayı diri tutma eksikliği de savaş sonrası Boşnakların en önemli eksikliği oldu. oldu. Özellikle Sırp Cumhuriyeti entitesinde, insanlığa karşı suçların işlendiği yerlerde anıt eksikliği mevcut. Tomašica bunun en önemli ve ilgi çekici kanıtı olarak öylece duruyor.

Bosna Hersek’teki en büyük toplu mezarın 2013 yılında keşfedildiği yer şu anda yeşilliklerle kaplı ve yüzlerce Boşnak’ı yani Müslüman Bosnalıları anmak için ufak da olsa bir plaket bile yok. Devletin öldürülenleri anma ve hatırlama konusundaki bu eksikliğinin ardından sivil toplum kendi anma pratiklerini hayata geçirmeye çalıştı. Örneğin, Tomašica’da bulunan kurbanların bir kısmının geldiği kasabalardan biri olan Kozarac’ta her yıl toplu cenaze töreni düzenleniyor. Bu tören sırasında vatandaşlar katledilen sevdiklerinin yasını topluca tutarak toplumsal hafızayı diri tutuyorlar. Bu törenin önemli bir parçası da kurbanların isimlerinin okunması oluşturuyor. Böylece, bu kayıp hayatların devlet tarafından anılmadığı durumlarda, vatandaşlar bir araya gelerek kendi “deneyimlerine dair kamusal olduğu kadar özel hafızalarını” oluşturabiliyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir