Üç ulusal doğa koruma kuruluşunun, ‘sulak alanlarda tarımsal üretim temelli organize sanayi bölgelerinin kurulmasına izin veren’ yönetmelik maddesinin iptali talebini görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, başvurucuları haklı buldu. Sulak alanlarda tarımsal üretim temelli OSB açılmasına izin veren madde iptal edildi.
Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç “Yaptığımız temyiz başvurusu sonucunda ilgili maddeye yönelik kararın bozulması beklenen bir durumdu. Sulak alanların var olması ve su döngüsünün korunması için sulak alanları doldurmak değil, var olanları korumak ve kurutulan sulak alan ekosistemlerini restore etmek gerekiyor” dedi.
RET KARARI BOZULDU
Doğa Derneği, WWF-Türkiye ve Doğa Araştırmaları Derneği’nin, 23 Ekim 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 10. maddesine yaptığı itiraz sonuç verdi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, sulak alanlarda tarımsal üretim temelli organize sanayi bölgelerinin açılmasına izin veren maddenin iptal edilmesi yönünde karar aldı.
Üç ulusal doğa koruma kuruluşunun bir araya gelerek bu değişikliğe karşı açtığı davayı Danıştay 6. Dairesi reddetmişti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz başvurusunda bulunan kurumların çabası sonuç verdi ve ret kararı bozuldu. Kurul “Dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddi yolunda verilen Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır” diyerek Danıştay’ın söz konusu yönetmelik değişikliğinin iptal edilmesi yönünde karar almasına hükmetti.
KORUMAK VE RESTORE ETMEK GEREKİYOR
Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç alınan kararla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
– Sulak Alanları organize sanayi bölgelerine dönüştürmeye çalışan bu değişikliğin sulak alanları destekleme amaçlı bir tarımsal faaliyet içermediği ortada. Bir sulak alanı doldurmadan, üzerinde besicilik, seracılık gibi kullanım alanları oluşturmak imkansız. İdarenin değişiklik yapmaya çalıştığı madde bu haliyle, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ile çelişiyor.
– Bu nedenle yaptığımız temyiz başvurusu sonucunda ilgili maddeye yönelik kararın bozulması beklenen bir durumdu. Sulak alanların var olması ve su döngüsünün korunması için sulak alanları doldurmak değil, var olanları korumak ve kurutulan sulak alan ekosistemlerini restore etmek gerekiyor.
“SULAK ALANLARA GÖZÜMÜZ GİBİ BAKMALIYIZ”
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ile çelişen maddenin iptaliyle sulak alanlara yönelik ciddi bir tehdidin önüne geçilmiş olmasını memnuniyet verici bir gelişme olarak karşıladıklarını belirten WWF Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula da şöyle konuştu:
– WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, son elli yıl içinde omurgalı canlı popülasyonlarında yaşanan en büyük azalma yüzde 83 ile sulak alan türlerinde meydana geldi ve bunların yüzde 25’i şu an yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu oran, orman ve deniz ekosistemlerinde yaşanan kayıptan daha fazla. Bunun en önemli sebebi sulak alan ekosistemlerinin kırılganlığı ve insan etkisine en fazla maruz kalan alanlar olması.
Sulak alanlarla ilgili yasal düzenlemelerde yapılan bu ve benzeri girişimler, sulak alanların ve canlı türlerinin olduğu kadar biz insanların geleceğini de riske atıyor. Su kaynaklarımız ve sulak alanlarımız hızla azalırken daha fazla doğa kaybına tahammülümüz yok; sulak alanlarımıza gözümüz gibi bakmalıyız.
“İPTAL KARARI YERİNDE VE DOĞRU”
Davacılardan olan Doğa Araştırmaları Derneği’nin Genel Müdürü Osman Erdem ise yeryüzünün en değerli ekosistemleri olmasına karşın sulak alanların dünyanın en çok tehdit altında olan ekosistemleri olduğuna dikkat çekti. Erdem “Ormanlardan en az üç kat daha hızlı yok olan sulak alanların, son 50 yılda yeryüzünde en az yüzde 35’i yok oldu. Ülkemizde de 1930’lu yıllarda sıtma hastalığını önleme amacıyla başlayan sulak alan kurutma çalışmaları; gelişen teknoloji ve hayatımıza güçlü iş makinalarının girmesiyle yeni tarım alanları elde etme amacına yönelmiş ve son 70 yılda ülkemiz sulak alanlarının yüzde 60’ından fazlası yok olmuştur. Ne yazık ki 1990’lı yılları takiben yapılan yasal düzenlemelere rağmen bu yok oluş durdurulamamıştır” dedi.
Sulak alanları korumak gerektiğini vurgulayan Erdem şunları söyledi:
– Sulak alanlar, bulundukları bölgede ekolojik dengenin sağlanmasına, su rejiminin düzenlenmesine, iklimin yumuşamasına ve küresel düzeyde iklim değişikliğinin kontrolüne katkılar sağladığı gibi balıkçılık, hayvancılık, sazcılık, turizm, rekreatif kullanımlarla bulundukları bölgedeki insanların refahına önemli katkılarda bulunur.
– Bu yüzden sulak alanların korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak, insanlığın geleceğine yapılmış en önemli yatırımdır. 2019 yılında Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 10. Maddesine eklenen ve tampon bölgede ‘tarımsal üretim temelli organize sanayi bölgeleri’nin yapımının önünü açacak olan, sulak alanların ekolojik özelliklerinin bozulmasını ve ülkemizdeki sulak alan kayıplarını daha da hızlandıracak olan maddenin iptali yerinde ve doğru bir karardır. Biz doğa korumacıları sevindirmiştir.